En iyi Assassin’s Creed oyunları
Sizin favori Assassin’s Creed sıralamanız nasıl peki?
Assassin’s Creed serisi, son çıkan oyunlarıyla eski popülerliğini kaybetse de, oyun dünyasının
en önemli serilerinden biri. Bu sene çıkacak
Assassin’s Creed Origins ile seride bazı değişikliklere gidiliyor. Serinin yeni oyunu çıkmadan önce, serinin ana oyunları arasında bir
favori sıralaması yaptım. Bu sıralamayı hazırlarken oldukça zorlandım doğrusu. Benim gözümde, hiçbir
Assassin’s Creed oyunu tam olarak vasat değil. Ancak bir sıralama yapmak istedim ve bu yüzden en sondaki oyun, diğerlerine göre daha kötü olabilir, ancak hepsini oynarken de
keyif aldım.
9. Assassin’s Creed IV: Black Flag
Assassin’s Creed IV: Black Flag gerçekten tam olarak kötü bir oyun değildi. Oyundaki korsanlık teması ve gemi savaşları
farklı bir deneyim sunuyordu. Özellikle bir gemiye ve tayfaya sahip olmak zevkliydi. Ancak, oyuna direk bir gemi kaptanı olarak başlıyorduk ve ana karakterimiz
Edward Kenway, suikastçı elbisesini giydiği gibi suikastçılerin
tüm özeliklerini kazanıyordu. Oyuna bu hızlı girişin ardından, hiçbir karakteri tam olarak tanıyıp, benimseyemiyorduk. Oysa oyunun ilk birkaç saatinde
Edward Kenway’in nasıl kaptan olduğu ve daha önce diğer karakterlerle nasıl ilişkiler içerisinde olduğunu görebilseydik, oyun
harika olurdu gerçekten. Ayrıca oyunun hikayesi de ilgi çekici değildi ve görevlerin önemli bir kısmı
takip görevlerinden oluşuyordu. Görevlerin tekdüze olması oynarken bir süre sonra çok sıkılmama neden olmuştu ve sırf oyunun sonunda ne olacağını merak etmiştim diye bitirmiştim, ancak oyunun sonu da beni tatmin edememişti. Oyunun oldukça
büyük bir potansiyelivardı fakat oyunun geliştiricisi
Ubisoft Montreal bunu kullanamadı.
8. Assassin’s Creed III
Bu oyunun bu kadar alt sıralarda olmasının nedeni, oyundaki ana karakter olan
Connor Kenway’e ısınamamam ve oyunun oynanışının tekdüze olmasında kaynaklanıyor. Connor Kenway’in babası
Haytham Kenway, oyunda karşımıza daha önce çıkmıştı ve onu daha çok sevmiştim. Oynanış ve yapacak şeylerin çeşitliliği açısından oldukça
yenilikçi bir oyundu. Seride, ilk kez bir oyunda hayvan avlayabiliyorduk. Dövüş sistemi olarak da, çok fazla bitirici hareket bulunuyordu ancak bunların hiçbiri, oyunu oynatamıyordu. Dövüş sisteminde sadece
fareye sol tıklayıp, ardından gelen saldırılara blok yapmak, bir süre sonra aşırı sıkıyordu. Hayvan avlamak da sadece bir yenilik olarak kalmış, oyunu oynatacak bir öge olarak karşımıza çıkmıyordu. Oyunun hikaye kısmına değinirsek; oyun, günümüz kısmındaki
Desmond Miles’ın hikayesini sonlandırıyordu ancak
tatmin edici bir son değildi bu. Normal hikaye de ortalama üstüydü ve hikaye, oyunun diğer ögelerini gölgelemeye yetmiyordu.
7. Assassin’s Creed Revelations
Serinin bu oyunu, Assassin’s Creed Revelations,
Ezio ve Altair’in hikayelerini sonlandırıyordu. Bu hikayeler mükemmel değildi fakat yeterliydi. Oynanış olarak da çok bir yenilik sunmuyordu oyun. Oyunun
İstanbul’da geçmesi
biz Türkoyuncular için gerçekten güzeldi ancak harita çok sıkışık gelmişti bana ve ana hikaye de oldukça kısaydı. Oyundaki ana görevlerden aklımda kalan sadece bir tane var. Bir de anahtar toplama görevleri vardı ve onları yapmak biraz daha zevkliydi. Ayrıca
Yusuf Tazim, seride en çok
aklımda kalan yan karakter oldu. Yine de listenin üst sıralarındaki oyunlarla karşılaştırdığımda, diğerlerinden altta kalıyor.
6. Assassin’s Creed Syndicate
Serinin
son çıkan oyununu, ilk defa
farklı bir firma yapıyordu. Bu yüzden farklı bir dövüş sistemi bekliyordum ancak
Assassin’s Creed Unity oyunundaki geliştirilmiş dövüş sisteminin gerisine giderek,
daha kötü bir dövüş sistemiyle karşımıza çıktı. Dövüşürken boş boş fareye tıklıyormuş gibi hissediyordum, ancak yine de
Assassin’s Creed III oyunundaki dövüş sisteminden
daha iyi bir oynanışa sahipti. Oyunu beğenme sebeplerimden en önemlisi, görevlerin eski
Assassin’s Creedoyunlarındaki gibi sıradan olmamasıydı. Yani görevlerin hepsi, farklı hissettiriyor ve görevlerde
farklı yollar deneyebiliyordunuz. Oyunun
öne çıkan yönü, benim için bu olmuştu.
5. Assassin’s Creed Unity
Eğer Assassin’s Creed Unity oyununu çıktığı gibi oynayıp, oyunun göz ardı edilemeyecek
teknik sorunlarına denk gelseydim, listenin
en sonunda olabilirdi bu yapıt. Ancak olabilecek teknik sorunlar yüzünden hiçbir oyunu çıktığı gibi oynamıyorum. Bu yüzden
Assassin’s Creed Unity’yi, hatalarının çoğundan giderilmiş bir şekilde oynadım ve oyundan oldukça keyif aldım. Sağlam grafiklerle,
1700 yılı sonlarındaki Paris’in havasını harika yansıtmışlardı. Bu harika şehirde gezmek harika bir duyguydu. Ana karakterimiz
Arno Dorian’ın gelişimi,
suikastçı havasını oldukça iyi veriyordu. Görevlerdeki serbestlik, diğer oyunlara göre daha iyiydi. Hikayesi tam olarak tatmin edemese de, dövüş sistemine
getirilen yenilik oyunu daha zevkli bir hale getirmişti. Ayrıca oyuna getirilen yenilik sayesinde bazı görevleri arkadaşlarınızla yapabiliyordunuz. Bu görevleri başkalarıyla yapmak, oyunda oldukça
güzel vakitler geçirmenizi sağlıyordu.
4. Assassin’s Creed
Seriyi başlatan oyuna baktığımızda,
oynanış olarak diğerlerinden çok aşağılardaydı. Ancak oyun, bizlere suikastçı birliğini tanıtarak, bu serinin
kalbimizde yer edinmesini sağladı. Oyun, yetersiz oynanış mekanikleri açığını
ilgi çekici hikaye ile kapatıyordu. Ana karakterimiz
Altair’in suikastçı topluluğundaki inişli çıkışlı hikayesinin yanında
günümüzde geçen ilginç hikaye beni oldukça etkilemişti.
Altair, genç yaşlarında suikastçı topluluğunun en üst seviyelerinden olan
Master unvanınıalmıştı ve onu oynamak bir ayrıcalık gibi geliyordu. Bu yüzden
seriyi başlatan oyun olarak her zaman önemli bir yeri olacaktır.
3. Assassin’s Creed Rogue
Listemizin
sürpriz oyunu
Assassin’s Creed Rogue oldu. Bu oyun, serideki
en az beklentim olan oyundu. Bu düşük beklentimin sebebi, oyun hakkında bildiğim tek şey olan ana karakterimiz
Shay Cormac’in bir Tapınakçı olmasıydı. Bir de oyunun çok az reklamı yapılmıştı. Ancak oyun hakkında beklentimin düşük olması, oyunun hem hikaye hem de oynanış olarak beni
daha çok etkilemesineneden oldu. Oyun,
Assassin’ Creed III ile
Assassin’s Creed IV: Black Flagarasında geçiyordu ve bu iki oyundan
bazı karakterleri görüyorduk. Oyun, bu karakterlerle karşımıza oldukça
etkileyici bir senaryoçıkarmayı başarmış. Oyunun beni diğer şaşırtan özelliği ise oynanış yenilikleriydi. Gemi mekanikleri
Assassin’s Creed IV: Black Flag ile aynı olsa da bunu bizlere kendi tarzında sunmayı başarmıştı. Ancak beni etkileyen bu gemi savaşları değil de,
gizlilik mekanikleriydi. Oyunda gizli gitmek, diğer
Assassin’s Creed oyunlarından çok daha mümkün ve zevkliydi.
Bölüm tasarımları da, oyunda gizli gitmemizi destekleyen unsurlardandı. Ayrıca oyundaki mağaralar birbirinden
benzersiz şekildetasarlanmıştı ve hiç sıkılmadan yan görevleri yapabiliyordunuz.
2. Assassin’s Creed Brotherhood
Serinin tartışmasız
en çok beğenilen oyunlarından biridir Assassin’s Creed Brotherhood. Serideki istikrarı sağlayarak harika bir oyun deneyimi sunuyordu bizlere. Dönemin
Roma şehrini harika bir şekilde yansıtmışlardı. Oynanış ve görevler,
önceki oyuna göre daha derinleşmişti. Oyun dünyasının efsane karakterlerinden
Ezio’nun hikayesinin devamını oynuyorduk. Artık
Ezio olgunlaşmış,
Master unvanını almıştı ve onun bu olgun haliyle oynamak gerçekten harika bir duyguydu.
Her şeyiyle mükemmel bir oyundu. Oyunun birinci sırayı alamamasının nedeni bana göre, her ne kadar harika iyi bir hikayeye sahip olsa da, hikaye olarak birinci sıradaki oyundan
geride kalıyordu.
1. Assassin’s Creed II
Assassin’s Creed severlerin birçoğu eminim benim gibi, serideki favori oyunu olarak bu oyunu seçecektir.
Assassin’s Creed Brotherhood oyununu da birinci sıraya ekleyebilirdim ancak
Assassin’s Creed II, seriye getirdiği
yeniliklerile ön plana çıktı. İlk
Assassin’s Creed oyunundan sonra oldukça
büyük bir ilerleme kaydedilmişti. Oyundaki dövüş sistemi aynı kalsa da, eklenen suikastçi aletleriyle oynanış, büyük derecede geliştirilmişti. Hikaye, zaten serideki
en iyihikayeydi. Bir de
Ezio’nun gelişine tanıklık etmek büyük bir zevkti. Oyun hakkında daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. Eğer bu
efsane oyunu oynamadıysanız
kesinlikle öneririm.